2 Mayıs 2013 Perşembe

1 MAYIS



1 Mayıs 2013
MUĞLA

1 Mayıs, emekçinin bayramı. Yürüyüş ile sloganlar ile konuşmalar ile seslerini duyurma sorunlarını anlatma günü. Sermayenin, neye mal olduğuna bakmaksızın en az çıktı ile en fazla girdiyi elde etmek adına ezdiği ve hakkını vermediği emeğin ses verdiği bayram. Bu ses ancak birlikte olunduğunda güçlü çıkar. Bu birlikteliğin çatısı da sendikadır. Yeter ki bir ülkede özgürce çalışabilen bağımsız sendikalar olsun ve sendikalı emekçilerin iş sahibi olmalarında karşılarına duvarlar dikilmesin.

Günümüzde AKP iktidarında sendikalar bağımsız çalışamıyor, teker teker kapatılıyor. Kamu kuruluşlarında çalışan işçilerin bağlı olduğu sendika iktidarın kontrolünde. Sendikalı işçiler ise rahatlıkla iş bulamıyor. Sonuçta sesi gittikçe kısılan emekçiler bu 1 mayısta bir kere daha seslerini duyurabilmek yollara düştü. Ama bu sefer, en azından Muğla’da yanlış kişilerden destek almış gibiler.


Muğla’da 1 mayıs kutlamaları KESK’in organizasyonu altında gerçekleşti bu sene. İktidarın güdümündeki KESK sadece devrimci sendikaları değil, emeğin yanındaki siyasetçileri de etkisiz bırakmak için kortejin sonuna, ülkeyi parçalayan iktidarın ortağı BDP ve yandaşlarını da kortejin başına koyarak tavrını açıkça bölücülerden yana koydu.


Sabahı 07.30’da Şeref arkadaşımızın sanırım pek bakmadan ayarladığı bir okulun ana sınıfı öğrencilerini taşıyan minibüsüne sıkışarak Turgutreis’ten yola koyulduk. Bodrum’dan diğer arkadaşlarımızı da aldık. Nasıl sığacağız derken bazı arkadaşlarımız da haber vermeyen geldi. Neyse ki, haber verip gelmeyenler onları dengeledi de 17 kişilik araca tam sığdık. Tabii ki ebadımızı birazcık küçülterek!


Saat 10.00’da Muğla’da sınırsızlık meydanına geldiğimizde “Vatan, Cumhuriyet, Emek birlikteliği" “Atatürk’te birleştik” pankartının arkasında toplanmaya başlamıştı. Muğla’da İşçi Partisi, TGB, ADD, CHP ve Eğitim-İş’i toparlamış ulusal cepheyi kurmuştu. Bizlerde onlara katıldık.


Toplanma alanında yürüyüş saatini beklerken Muğla’nın meşhur susamlı döneri yani simidi ile ayak üstü kahvaltımızı yaptık. Saat 11.00’da da yürüyüşe başladık. Yürüyüş kolumuz Muğla’nın farklı yerlerinden bize katılanlar ile gittikçe kalabalıklaştı. Sendikalar, partiler, sivil toplum kuruluşları, barolar gittikçe kalabalıklaşan yürüyüş kolu, Muğla stadının yakın bir yerinde toplandı, tertip komitesinin kontrolünde sıralandı ve sonra tekrar yürüyüşe geçti. Bir ara bölücü BDP taraftarları ile TGB’li gençler arasında kısa bir elektriklenme olsa da bir çatışma olmadan sona erdi.


Yürüyüş kolunda sendikalara en önde yer verildi. STK ve partiler onlardan sonra sıraya girdi. BDP ve yandaşlarına bu bölümün önünde yer verilirken, “Vatan, Cumhuriyet, Emek  birlikteliği" yürüyüş kolunun en sonuna, onun da en sonuna İşçi partisi yerleştirildi. Bir polis ordusu da bu korteji takip etti, bir sorun yaşanmasın, yaşanırsa susturulsun diye.


Daha önceki yıllarda kullanılan yürüyüş parkuru AKP binasının bulunduğu yerden geçerken bu sene parkur değiştirilmiş. Artık o sokaktan geçilmiyor. Ne olur ne olmaz! Yürüyüş kolu Muğla içinden bir kere daha geçerek yürüyüşünü şehir stadında sona erdirdi. Girişte üst araması yapıldı. Yürüyüş kolunun en sonunda olduğumuzdan biz stada girerken konuşmalar çoktan başlamıştı bile. Stada kurulan sahnenin sağına BDP ve yandaşları, soluna “Vatan, Cumhuriyet, Emek birlikteliği” ortaya’da sendikalar yerleştirildi. Sahnenin önüne yerlere pankartlar serilmiş. BDP yanlıları sahnede yapılan konuşmaları dinlemek yerine, halaylarını çekerek kendi eğlencelerini yapıyorlar. Oradaki bir direğe flamalarını da asmışlar.


Konuşmalar başlamış ama ters olan bir şey var. Her toplantıda , törende söylenen İstiklal marşımız bu toplantıda yok. Herkes birbirine soruyor. Tertip komitesinin ileri sürdüğü gerekçe istiklal marşı söylenirse BDP olay çıkartırmış. Hani terör yaptılar Doğu Anadolu'yu veriyoruz diyoruz ya bu da onun gibi “olay çıkartırlar istiklal marşımızı söylemiyoruz !!! ” Sanki biz kendi Türkiye’de değil kürdistanda yaşıyoruz. Meğerse KESK sadece istiklal marşını değil Türk bayrağını da korteje ve stada sokmayacakmış ta zorla razı edilmiş. Galiba bu KESK, Kamu değil, Kürt Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu. Allah sonumuzu hayırlı yapsın.


O andan itibaren yapabileceğimiz iki şey vardı. Ya kendi kendimize istiklal marşımızı söyleyecek, ya da orayı terk edecektik. Ses yükseltme cihazımız olmadığından kendi kendimize söylediğimiz marş sahnedeki ses sistemi ile bastırılabilirdi. Bu neden ile stadı terk etmek tek çare olarak gözüktü ve “Vatan, Cumhuriyet, Emek birlikteliği” olarak stadı topluca terk ettik. Orayı ortak emelleri olan KESK ve BDP’ye bırakarak.


Stadtan ayrıldıktan sonra parti merkezinde bir toplantı yaptık Mevcut durumu ve yapılacakları kısaca tartıştık. Arkasından yine anaokulu minibüsümüze binip dönerken yüzümüzde yorgunluktan ziyade, satılmış ülkemizin hüznü okunuyordu. Hele yolda İstanbul’da ki olayları duyduktan sonra üzüntümüz daha da bir arttı.


Coşkun YALÇINALP

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder