2 Mayıs 2013 Perşembe

VATAN VE TÜRK



28 Nisan 2013
AKYARLAR

Dün deniz kıyısında bir kişi ile tartıştım. AKP idaresinden şikayetçi ama korktuğu ülkenin bölünmesi, Türklüğün kaldırılması değil, şeriatın gelmesi !!!
Tüylerim diken diken oldu. Cumhuriyet okuru olduğunu söyleyen ve aydın geçinen birisi. Ülkenin bölünmesi, Türklüğün kaldırılması onu korkutmuyor. Hatta bu gidişatın tüm ülkeyi kanlı olaylara gebe bıraktığını göremiyor.
Dedim ki; Orta Asya’dan beri bu insan kendine “ben Türk’üm” demiş. Bu toprakları kendine vatan yapmış. Ve sen bir gün geliyorsun “Sen esasında Türk felan değilsin” diyerek Anayasadan ve tabelalardan Türk kelimesini kaldırmaya kalkıyorsun, “Bu topraklarda senin vatanın felan değil, doğusu Kürtlerin” diyerek ülkeyi bölmeye kalkıyorsun. Sonra da bu anayasa çıkarsa akan kanlar duracak diyorsun. Sorarım size bu insan tüm bu olanlara eyvallah diyecek mi? Kürt sorunu bitsin, doğuda kan dursun derken Türklük sorunu çıkartıp kanın tüm yurda yayılmasına sebep olunmayacak mı?
Bu sözlerime aldığım karşılıklar;
  • Ben Orta Asya'dan beri kendime Türk’üm dediğim için ırkçıymışım!
  • Ülkenin bölünmesi falan yokmuş, o topraklar zaten Kürtlerinmiş. Biz onların kimliklerini tanımadığımız, onların köylerini boşalttığımız, onlara pislik yedirdiğimiz ve bunların hepsini de devlet politikası olarak yaptığımızdan onlar bağımsızlık savaşı vermekteymiş.
Not: Bu kişi Kürt olmadığını, AKP yanlısı olmadığını özellikle belirtiyor.
“Türk’üm” sözüme getirilen tepki “ben ırkçıymışım”. Anlaşılan bu zat Milliyet ile Irk’ı, Milliyetçilik ile Irkçılığı bir birine karıştırmış. Çok güncel bir durum. Hükümetin AB, ABD ve APO’nun emri ile içerisinden Türk kelimesini çıkartmaya çalıştığı anayasaya tepkiyi azaltmak için yaptığı beyin yıkama çalışmalarının bir sonucu. Anlaşılan bu zat kendine ırkçı dedirtmemek için “Ben Türk’üm” diyemiyor. Acaba ne diyor? Nereden çıktı acaba? Muhtemelen bir Amerikan çikletinden çıkmıştır.

Türk dil kurumunun sözlüğünden;
Türk; Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse. Türkiye için; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse.
Irk; Soy, Biyoloji de; bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm. İnsanlarda; Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu.
Etnik; Kavimle ilgili, budunsal, kavmî.
Millet; Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.
Milliyet; Millete özgü olma veya millî olma durumu, ulusallık. Bağlı bulunan millet, tabiiyet.
Milliyetçilik; Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk, ulusalcılık.
Irkçılık; İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti, rasizm
DNA testi gibi bir kişinin etnik kökeninin ne olduğunu ölçen bir test varmı bilmiyorum ama varsa bizlerin etnik kökenimiz herhalde aşure çıkar. Kime sorarsak saymaya başlıyor, annem buradan, babam şuradan, annemin annesi, annemin babası, babamın babası, babamın annesi, oradan, buradan vs sürüyor gidiyor. Çok karışmışız. Yani etnik köken ayrımı hem yanlış olur hem birlik gereken bir ülkede ayrıma neden olur. Bu nedenledir ki TDK’ın “Türk; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse” tanımı çok doğru bir tanımdır.
Bu durumda ben kimim? Ben ülkemin tüm vatandaşlarına Türk diyen, etnik kökenleri ne olursa olsun benden sayarak bizim aramızda bir ayrım gözetmeyen veya birini diğerinden üstün görmeyen bir Atatürk milliyetçisiyim. Atatürk milliyetçiliğinin ne olduğunu yine onun sözlerinden anlayabiliriz.
ATATÜRK ilkelerindeki milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildir; yurtseverlikle sınırlıdır. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesidir. Bu milliyetçilik, tüm diğer ulusların bağımsızlık haklarına saygılıdır; sosyal içeriklidir; yalnızca emperyalizm karşıtı olmayıp, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine, gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine de karşıdır ve nihayet bu milliyetçilik Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.( http://www.ataturktoday.com/AtaturkIlkeleriveInkilaplari.htm)
Asıl mesele sanırım birileri ülkemizi parçalamak, milletimizi bölmek isteyenlerin beyin yıkamalarına maruz kalmış ve kimlik bunalımına girmiş. Türklük kavramını yitirmiş!
Hükümetin AB’ye girmeye çalıştığı, onların da önümüze Kıbrıs’ı koyduğu günlerin birisinde, birisi bana “Verilsin gitsin, bize ne, niye sıkıntı çekiyor, oraya bir yığın para akıtıyoruz, orası bizim ülkemiz değil ki”  gibi laflar etmişti.
Geçenlerde birisi de Doğu Anadolu için bana “verilsin o topraklar ne olacak ki, zaten oralara gittiğim falan yok, orada malım mülküm de yok, oranın zenginliklerinden de bana hayır yok. İleride gezmek istersem yine gider gezerim” demişti.
Dün de sahildeki o zat-ı muhterem! “Ülkenin bölündüğü falan yok o topraklar zaten Kürtlerin” deyince, bu söylemin münferit, sadece bazı densizlerin söylemleri olarak düşünülmemesi gereğini anladım. Ülkemde bu şekilde düşünen vatan hainlerinin, söylemi ile menfaat peşinde olanların veya cahillerin olduğunu zaten biliyorum ama Atatürkçü, vatansever, ileri görüşlü, aydın diyebileceğim kişilerden duyduğum bu söylemlerin artması sadece beni değil hepimizi korkutmalı. Nedir bu söylemlerde ki artışın nedeni.
TDK  “Değeri; bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet” olarak tanımlamış. İktisat bilimi, temin edilebilirliğin kolaylığına göre değerin artıp azaldığını belirtmiş. Görülen o dur ki, atalarımız bu toprakları vatan yapalı o kadar çok zaman olmuş ve bizler veya en azından birileri bir şey vermeden bu vatanı önlerinde bulduğundan Vatan onlar için değerini kaybetmiş.
Mithat Cemal Kuntay’ın şiirinden şu son mısralar ne kadar doğru ki;
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Coşkun YALÇINALP


           Coşkun Bey,
Konu bugünün en güncel konusu.Fikirlerimi bir iki başlıkta toplayacağım.
1)Millet ve milliyet kavramları açıkladığınız gibi.Burada önemli nokta Türk Milleti kavramının Kurtuluş Savaşı ve devamıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile oluşmasıdır. Bu  durum sadece bizim için değil ilk oluşan ulus devletler olan Avrupa ülkeleri içinde geçerlidir. İtalya,Fransa,İngiltere v.b. ülkelerde de önce devlet ve sonra millet oluşumu vardır.Bütün milliyetler bir potada eritilerek  gönüllü asimilasyona uğramış ve devlete adını veren millet ve ortak dil geliştirilmiştir. Burada önemli nokta bugünkü anlamıyla ulus devletlerinin kuruluşunun Kapitalizm sonrası dönemin özelliği olmasıdır.Önceki örneklerde her  Avrupa ülkesinde milliyete bağlı devletçikler vardı .    Arkadaşın iddia ettiği gibi Orta Asya'dan bu yana Türk milleti kavramı yoktu.Hatta göçler sonu pek çok Türk boyu ve kavmi değişik ülkelerde asimile edilerek o ülke milletinin parçasını oluşturdu.
2)Bugün millet ve ulus devlet kavramlarının  yıkılmaya çalışılma sebebi  açık, Yugoslavya örneği ortada.  Kavrayamadıkları bölünmenin Türkiye açısından mümkün olmaması.Büyük şehirlerimizde Kürt vatandaşlarımızın sayısı,doğudan fazla Türkçe ortak dil Kürtler arasında bile.   Özellikle 1980 dönemi Kürtler üzerinde yoğun baskı yapıldı.O gün baskı ve işkenceleri uygulayanlar bugün ayrılmayı körüklüyor.Çünkü amaç bölünme tabanı oluşturmasıydı. 12 Eylül’de işkence ve baskılara karşı mücadele eden İşçi Partisi Silivri'de.   Bölünme amaçlı çok kanlı iç savaş hazırlığı var.Bunu sonucun sadece doğu değil bütün Türkiye’de taşları oynatma niyetleri var. Olmaz demekle değil Milli Merkezle bu önlenebilir.
3)Şeriat tehlikesi bölünme sonrasında da devam ediyor.Şeriatla mücadele bölünmeye karşı mücadele ile birlikte yürümek zorundadır.Akil grup üyeleri  Cemaat ve Aşiret eli öperek gidiyor.Plan bölünmeden sonra kalan devletçiğin Sünni Müslüman kardeşler tipi İslam devleti olması planı var.
Saygılarımla.
Haluk Yılmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder