30 Temmuz 2013 Salı

SİLİVRİ ESİRLERİ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN


24-27 Temmuz 2013
BODRUM

Bir sanık mahkeme tarafından suçlu olarak belirlenmeden suçlu değildir. Savcı tarafından soruşturulur, suçluluk konusunda yeterli delil ve hakkında kaçma şüphesi varsa mahkeme tarafından tutuklanma kararı alınır. Bu tutukluluk süresi, kesinleştikten sonra suçun ceza süresinden düşürülür.
En uzun tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde bir yıl, giren işlerde ise 2 yıldır. Bu süre, zorunluluk hallerinde gerekçeleri gösterilerek yarı yarıya uzatılabilir. Sonuçta en uzun tutukluluk süresi 3 yıldır.
Ancak, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı ve casusluk suçların görülmesi için kurulan özel mahkemeler ki tutuklama süresini 5 yıl, 3713 sayılı Kanunun 10. Maddesinin beşinci fıkrasına göre de 2 kat yani 10 yıl olarak uygulamaktaydı.
Artık özel mahkemeler yok. Anayasa Mahkemesi de 4 Temmuz 2013 günü “Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır” biçimindeki fıkranın da iptaline karar vermiştir.
Bu durumda Ergenekon isimli davadan tutuklu bulunan sanıklar dava konusu ağır cezaya girdiğinden en fazla 3 yıl tutuklu olabilecekken halen tutukluluk durumları devam ettirilmektedir. Özel mahkemeler olmuş olsaydı bile bu süre 5 yılı geçemeyecekti.
Bu nedenle tutukluların cezaevinde bırakılmaları kanunsuzdur ve suçtur! Ergenekon davası tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır!



         Düşünün tutuklanıyorsunuz ve yargılanmadan yıllarca hapis yatıyorsunuz. 10 yıl sonra “AA!!! PARDON…” diyerek sizi serbest bırakıyorlar. RTE’nin ileri demokrasisinin !!!! uygulandığı Türkiye dışında hangi demokratik rejimde bu olabilir?


           İşte 24 Temmuzda Bodrum belediye meydanında Ziya başkan bunu dile getiren bir basın açıklaması yaptı. Katılan partili, izleyici ve basın mensubu sayısı az da olsa gereken konuşma gerçekleşti ve başkan konuşmasını “ Sayın Doğu Perinçek ve diğer Ergenekon davası tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır!” sözleri ile bitirdi.


           İlk masa 25 Temmuz Perşembe günü saat 09.00’da Yalıkavak’ta. El bildirileri henüz yetişmedi. Bu nedenle gecikme var. Niyetimiz hava fazla ısınmadan kampanyayı başlatıp 3 saat çalıştıktan sonra öğlen bitirmek. Ancak bildirileri alıp Yalıkavak’a ulaşmam saat 12’yi buldu. Masanın yeri belediyenin yanı, pazar yeri girişi. Ama daha önce belirlediğimiz yer işgal edilmiş. Biraz daha yana giderek, oradaki sarımsakçıyı da kenara iterek yerleştik. Vakit kaybetmeden erkekler Pazar alanına yayılarak bildirileri dağıtmaya, bayanlar da masa başında imza toplamaya başladı.


Sürat iyi. Ama yine de tatsızlıklar oluyor. İnsan bu ülkenin vatandaşı olur da adaletin bu denli yerlerde süründüğünü, milletin ayrıştırıldığını, vatanın parçalandığını nasıl görmez. Bazen yabancılara laf anlatıyoruz onlar imzalıyor da bizimkiler anlamıyor ve imzalamıyor. Artık korkudan mı dır nedir bilmiyorum. Duyarsız kalıyorlar. Taksimi destekleme mitinginde Bodrum’da bayrak satan satıcı bile bayrağı bırakmış artık balon satıyor.


           26 Temmuz Cuma günü sabahı Bodrum’un Pazar yeri otogar tarafındaki girişlerinden birisinde kurduğumuz masada işler kesat. Genelde yerli halktan pek hayır yok. Çoğunlukla yazlıkçılardan imza alabiliyoruz. Diğerleri de zaten yabancı turist. Akşamüstü Manavlar önüne açılan masada sabahkinden farklı değil. Bodrum’un merkezi tam bir hayal kırıklığı.
 


    27 Temmuz Cumartesi günü Turgutreis’de Süheyla’nın tavsiyesi ile masayı açmayı düşündüğümüz Migros önü mevkiini, PTT yanı olarak değiştirdik. İyi ki değiştirmişiz. Hem uzun süre gölgede çalışabildik, hem de oldukça çok imza topladık. Tabii ki bunda Yunus Şimşekoğlu’nun payını söylemeden geçmemek gerek. Önce sadece izleyen Yunus sonra yavaş yavaş sisteme dâhil oldu. Önce sesi çıkmayan Yunus daha sonra bağıran ve yapışan bir esnafa dönüştü. Önünden geçeni masaya sürdü. İmzalar arttıkça arttı. Hatta bir ara saatte 300 imzaya dahi çıktı. Böyle olunca da Yunus’u bir türlü oradan alamadık. Güneş tepemizde, sıcaklık 40 derece, hadi tamam yeterince imza topladık, amaca hasıl olduk, masayı toplayalım. Yok… Yunus hızını aldı bırakmak istemiyor masayı. Ziya beyin getirdiği şemsiyeye rağmen beynimiz pişti. Adamı zor ikna ettik çalışmayı bitirmeye.


     Saat iki buçuğa doğru masalar toplandı, evli evine evi olmayan deniz kıyısına diyerek hepimiz oradan ayrıldık. Akşam ressam arkadaşımız Ali Koçak’ın Dibeklihan’da sergisinin açılışı var.

            Coşkun YALÇINALP

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder